Bir sabah daha,
Ölümden çalmışım sanki,
Bir hırsız benmişim gibi.
Uyandın yine,
Yaşıyorsun,
Hayattasın;
Duvardaki saat gibi,
Yorulmuş bir kalbin tik takları gibi
Aynı vaktin etrafında dönüyor ömrün,
Çayında yine çocukluğunun buruk tadı
Ve sigaranda kimsesizliğin ıssızlığı yanıyor hâlâ.
Burası eski bir apartman dairesi,
Dış kapısı gıcırdar hatıralar gibi,
İçeride, ben ev hapsindeyim sanki
Sol yanından eksilmiş bir adamın silueti.
Perdelerden süzülen güneş hastalıklı,
Geçmişin hayaletleri gibi geziniyor odada.
Her kitapta yarım kalmış cümleler var,
Her şiirde suskun
Ve bir o kadar çığlık çığlığa geçmiş.
Saksıdaki çiçek bile bana benziyor;
Toprağı az, suyu eksik, kökü kırık.
Ama yine de inatla yeşermeye çalışıyor,
Daha da doğrusu hayatta kalmaya.
Bazen saksıdaki çiçekle benzeşiyorum;
Kırık, solgun ama hala hayatta.
Hangi aynaya
Ve hangi akse baksam
Çocukluğumla göz göze geliyoruz;
Yetim ve öksüz bakışlarda
Küskün, ürkek, anlatamadığı
Ve belki de anlayamadığı kelimeler,
Sözcükler, cümleler.
Kendi yüzümü tanıyamıyorum artık,
Benim mi bu çatık kaşlar?
Geçmişim,
İstila ediyor tüm zamanları.
Çünkü bazı zamanlar,
Ağır
Ve çok ağır,
Kara delik gibi,
Kulaklar ise hep sağır!
Bağırabildiğin kadar bağır;
Gün içinde dosyalar taşır,
Hesaplar yapar,
Mahsuscuktan yaşar
Ama geceler,
Ayyuka çıkar tüm pişmanlıklar!
Ve gün doğduğunda
Bazı adamlar
Sabah otobüsünde uyuklar
Ruhları çekilmiş sanki,
Bambaşka bir evrende yaşamaktalar.
Onlardan birisi de benim,
Kırık aynalar gibi yaşamaktayım hayatı
Ve her parçam başka bir geçmişe bakar.
Yorumlar
Hiç yorum yapılmamış.Yorum Yap